Haramiler | Konular | Kitaplar

suç

Bina ve eklentileri içinde muhafaza altına alınan eşya hırsızlığı

TCK.nun 142/1-b bendinde yazılı 2. ağırlaştırıcı neden de
hırsızlığın bina7 ve eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya
hakkında işlenmesidir. Eski TCK’da bina ve eklentilerine girilerek suç
işlenmesi hali biri gündüz girilmesi hali(491/III-4.bent),diğeri ise gece girilmesi
hali(492/I-1. bent) olmak üzere iki hükümde düzenlenmişti.Geceleyin bina
içinde işlenmesi gündüze göre daha ağır bir şekilde cezalandırılmaktaydı.Yeni
kanun gündüz-gece farkını kaldırarak suçun bina ve eklentileri
içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesini

İbadete ayrılmış yerlerde bulunan eşyalarda nitelikli halin uygulanması için eşyanın buraya ait olması zorunluluğu yoktur

TCK.nun 142/1 maddesi (a) bendinde yer alan bir diğer
nitelikli hal de, ibadete ayrılmış yerde bulunan eşya üzerinde işlenmesidir. Bu
husustaki eski hüküm olan TCK.nun 492/1 maddesinin 5. bendinde sadece
ibadet edilen yerde buraya ait olan malların çalınması halinde ağırlatıcı
neden uygulanmaktaydı.Artık yeni hüküm gereği malın ibadet yerine ait
olup olmadığına bakılmaksızın burada bulunan eşya hakkında işlenmesi
hali, ağırlatıcı nedenin uygulanması için yeterli görülecektir.5

Öte yandan suça konu şeyin “ibadete özgülenmiş” bir yerde bulunmasından

Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eşyanın devlete ait olması zorunluluğu yoktur.

TCK.nun 142/1 maddesi (a) bendinde yer alan nitelikli hale
baktığımızda; eski hükümde yalnızca devlete ait olan mallar kapsama
alınmışken yeni hükümde malın kamu kurum ve kuruluşlarında
bulunması şartı ile özel ve tüzel kişilere ait olan mallar hakkında
işlenen hırsızlık suçları bakımından da bu ağırlatıcı neden uygulanacaktır.

Suça konu olan şeyin “kamu kurum ve kuruluşlarında
bulunması” yeterli olup, failin belirtilen yere “girmiş” olması zorunluluğu
aranmadığından, dışarıdan pencere veya kapıdan el uzatmak suretiyle

Nitelikli Haller

Eski kanunda hırsızlık suçuna ilişkin olarak 491, 492 ve 493.
maddesinde yer alan nitelikli unsurların büyük bölümünün yeni kanunda tek
bir maddede toplandığını, 142. maddede toplandığını görmekteyiz. Ancak bazı
nitelikli unsurlara yeni kanunda yer verilmemiştir. Bundan farklı olarak bazı
yeni nitelikli unsurlar da yeni kanunda kabul edilmiştir.

Bunlardan birincisi elektrik enerjisine karşı hırsızlık suçunun
işlenmesidir. Bir diğeri ve en önemlisi elde veya üstte taşınan eşyaya karşı
hırsızlık suçunun işlenmesi yani kamuoyu literatüründe kapkaççılık olarak

Hırsızlık suçunda iştirak meselesi

Eski TCK’nın 491/son ve 492/son maddelerinde suçun ikiden
fazla kimse tarafından birlikte işlenmesi hali ağırlatıcı neden oluşturuyordu.
Ancak yeni TCK’nda bu bir ağırlatıcı neden olarak düzenlenmemiştir.
Hırsızlık suçunun kanuni tarifindeki fiili birden fazla kişi
gerçekleştirmiş olabilir. Bu gibi durumda müşterek faillik söz konusudur ve
her fail eyleminden sorumludur.4

Hırsızlık suçuna teşebbüs

Diğer yandan, 765 sayılı TCK’nda teşebbüs eksik ve tam teşebbüs
olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmaktaydı.Bu da hangi halde suçun eksik
teşebbüs aşamasında, hangi halde tam teşebbüs aşamasında kaldığının belirlenmesinde sorunlar oluşturmaktaydı.Hırsızlık suçuna eksik teşebbüsün mümkün olduğu genel olarak kabul edilmekle beraber,bu suça tam teşebbüsün mümkün olup olmadığı konusu tartışılmaktaydı.5237 sayılı TCK eksik teşebbüs-tam teşebbüs ayrımını kaldırmıştır.

Artık suçun tamamlanamadığı teşebbüs aşamasında kaldığı hallerde ceza

Basit hırsızlık suçu için lehe olan kanun 765 sayılı TCK.dur

Suçun temel şeklindeki bir başka farklılık da suçun cezasında
ortaya çıkmaktadır. Basit hırsızlık suçunun cezası yeni Türk Ceza Kanununa
göre bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirtilmiştir. Eski kanunda bildiğiniz
gibi alt sınır altı aydan başlanmaktaydı. Dolayısıyla 1 Nisan 2005’e kadar
işlenecek hırsızlık suçlarında lehe olan kanun şu an yürürlükte olan kanun
olacaktır.

Başkasına ait mal

Yeni düzenlemede rıza malın zilyedinden aranacak bir rıza
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama suçun konusunun mülkiyetinin mutlaka
başkasına ait olması lazımdır. Burada yer alan “başkasına ait mal” ifadesi, suçun
konusunu oluşturan malın mülkiyetinin başkasına ait olmasını ifade ediyor.

Bu doğrultuda yeni ceza kanunu sisteminde kişinin üzerinde
kendisine ait mülkiyet hakkı olan bir malı zilyedinin rızası dışında alması
halinde acaba hırsızlık suçu söz konusu olacak mıdır? Örneğin kişi mülkiyeti
muhafaza kaydıyla sattığı bir malı satın alanın rızası dışında geri aldığında

Zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmez.

Zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmez.
Malı haksız olarak elinde bulunduran ve haksız zilyet olan hırsızın başkasından
çaldığı malın bir başka hırsız tarafından çalınması da hırsızlık suçunu
oluşturur.

Hırsızlık suçunda klasik anlayışta sahibinin rızası olmaksızın
başkasına ait taşınabilir malın alınmasından söz edilmekteydi. Burada
başkasına ait olma veya sahip olma neyi ifade eder şeklinde bir tartışma
mevcuttu. Bu tartışma 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun formülasyonundan
kaynaklanıyordu. Yeni Ceza Kanunu’nun formülasyonunda ise bu tartışmayı

Suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesidir.

TCK.nun 141. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere
hırsızlıkta suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son
verilmesi, bir başka deyişle, mağdurun suç konusu eşya üzerinde
zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale
gelmesi anıdır.

Kısacası, 765 Sayılı TCK ’ deki düzenlemenin aksine suçun
tamamlanması için çalınan malın mutlaka hırsızın tasarruf alanına
girmesi gerekmemektedir, zilyedin tasarruf alanından fail tarafından
çıkarılması yeterlidir.

Bulunduğu yerden alma

Suçun temel şekline ilişkin hareket unsuru bakımından her iki
kanun arasında bir fark yok. Bulunduğu yerden alma, her iki kanunda da
kabul edilmiştir. Tabi burada almanın ne zaman tamamlanacağı çok önemlidir .

(2) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir
banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar
sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı
takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Suçun Manevi Unsuru

Hırsızlık suçunda manevi unsurun gerçekleştiğini kabul
edebilmek için 765 sayılı yasa genel kastı yeterli görmemişti.Bu yasada suçun
gerçekleşebilmesi için failin taşınır malı faydalanmak kastı ile almış olması
aranmaktaydı ve bunun dışındaki bir amaçla (mesela malı tahrip etme
amacıyla) alma suçun oluşmasını engellemekteydi.

5237 sayılı TCK da suçun oluşumu bakımından genel kastı
yeterli görmemiştir ve malın yarar sağlamak maksadıyla alınmış olmasını
aramıştır.Yeni hükmün eskisinden farkı failin sadece kendisine değil bir

Korunan hukuki yarar Zilyetlik

Hırsızlık ile korunan hukuki yararın zilyetlik olduğunu
savunanlar bulunduğu gibi, bu suç ile korunanın mülkiyet olduğunu kabul
edenler de vardır.

Ancak, yeni ceza kanununun suçu düzenleme şekli karşısında,
hırsızlık suçu ile korunmak istenen hukuki yararın zilyetlik olduğunu
kabul etmek daha kolay görünmektedir. Zira 141. maddede suçun oluşumunun
malın zilyedinin rızasının olmaması halinde mümkün bulunduğu kabul
edilmiştir. Eski düzenleme malın sahibinin rızası olmaksızın alınmasını suç
sayıyordu.
Kısacası, suçun temel şekline ilişkin olarak ilk farklılık, Yeni Türk

Hırsızlık suçunun Temel şekli

YENİ TCK MD.

MADDE 141. - (1) Zilyedinin rızası
olmadan başkasına ait taşınır bir malı,
kendisine veya başkasına bir yarar
sağlamak maksadıyla bulunduğu
yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her
türlü enerji de, taşınır mal sayılır.

ESKİ TCK MD.
MADDE 491.-(1) Her kim diğerinin
taşınabilir malını rızası olmaksızın
faydalanmak için bulunduğu yerden
alırsa altı aydan üç seneye kadar
hapsolunur.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her
türlü enerji de taşınabilir mal sayılır.