Resmî Belgede Sahtecilik

Genel Olarak

Resmî belgede sahtecilik suçu, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” isimli dördüncü bölümünde, diğer sahtecilik suçları ile birlikte, 197-212’ inci maddeleri arasında düzenlenmiştir.Bunlar; Parada Sahtecilik (m.197), Kıymetli Damgada Sahtecilik (m.199), Mühürde Sahtecilik (m.202), Resmi Belgede Sahtecilik (m.204), Resmî Belgeyi Bozmak, Yok Etmek veya Gizlemek (m.205), Resmî Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan (m.206), Özel Belgede Sahtecilik (m.207), Özel Belgeyi Bozmak, Yok Etmek veya Gizlemek (m.208), Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması (m.209) suçları olarak düzenlenmiştir.

Bu suçlar, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’ nda ise ikinci kitabın “Âmmenin İtimadı Aleyhine Cürümler” başlıklı altıncı bâbının, birinci (Paralarda, İtibarı Âmme Kağıtlarında veya Kıymetli Damgalarda Sahtekarlık m.316),ikinci (Devlete Ait Mühürler ve Damgalarla Sair Alâmetlerin Taklidi m.332),üçüncü (Evrakta Sahtekârlık m.339) ve dördüncü fasılında (Hüviyet Cüzdanı ve Nüfus Tezkeresi, Pasaport, Ruhsatname İlmühaber, Şahadetnâme ve Beyannamelerde Sahtekârlık m.350) düzenlenmişti.Kanunun “Evrakta Sahtekarlık” ve “Hüviyet Cüzdanı ve Nüfus Tezkeresi, Pasaport, Ruhsatname İlmühaber, Şahadetname ve Beyannamelerde Sahtekarlık” suçlarının düzenlendiği bölümde yer alan bazı suçların sadeleştirilip, 5237 sayılı kanunda “Resmi Belgede Sahtecilik” suçu içerisinde incelenmiştir.

Eski ve yeni kanun arasında karşılaştırma yapacak olursak, 5237 sayılı kanunda bu suç tiplerinin bağımsız suçlar olarak değil de, tek bir suç başlığı altında düzenlenmiş olması uygulamaya kolaylık getirdiğini, aynı zamanda da kanuna sadelik kazandırdığını söyleyebiliriz. Fakat aynı zamanda bu yeni düzenleme ile resmi belge sayılsa da hukuki ve sosyal açıdan daha az değerli kabul edilen ve dolayısıyla 765 sayılı kanunda da daha az cezayla yaptırıma bağlanan hüviyet cüzdanı, şahadetname, ilmühaber, pasaport ve ruhsatname gibi belgeleri, 5237 sayılı kanunda, 204. ve 205. maddeler kapsamında belirtilen resmi belgelerden saymak ve aynı maddeyle cezalandırılması kimi yazarlara[1] göre eleştirilmektedir.

Resmi Belgede Sahtecilik suçu ceza kanunumuzun 204. maddesinde :

“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır (Asliye Ceza).

(2)Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır (G. Ağır Ceza).

(3)Resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında arttırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.Maddenin birinci fıkrasında herhangi bir kişi (kamu görevlisi olmayan) veya yetkisi dışında hareket eden kamu görevlisi, ikinci fıkrasında kamu görevlisi tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçu düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada, birinci ve ikinci fıkradaki suçun nitelikli hali yer almaktadır.

Birinci fıkrada, belgeyi sahte olarak düzenleme, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirme ve sahte resmî belgeyi kullanma suçu seçimlik hareketler olarak yer almıştır. 765 sayılı kanunda ise bu suç tipi 342 ve 346 ’ncı maddelerde düzenlenmişti. Memur olmayan kimseler tarafından işlenen resmî evrakta sahtekarlık suçu, 342 ‘nci maddede; “Bir kimse resmen memur olmadığı halde 339 ‘uncu maddelerde gösterilen suretlerle resmî bir varakada sahtekarlık yaparsa iki seneden sekiz seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Eğer vesika kanunen sahteliği isbat olunmadıkça muteber olan resmî evrak kabilinden ise dört seneden on seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.

Ve eğer sahtekârlık aslın vücudunu farzederek yahut sahih olan aslına mugayir surette yazarak veyahut sahih bir sureti tahrif eyliyerek resmî bir varakanın sureti üzerinde işlenmişse bir seneden üç seneye kadar ağır hapse mahkûm olur.

Eğer mezkûr varaka kanunen sahteliği isbat olunmadıkça muteber addolunan evrak kabilinde ise verilecek ceza iki seneden beş seneye kadar ağır hapistir.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde 346 ’da ise resmi evrakın kullanılması suçu düzenlenmiştir; “Bir kimse sahtekârlık cürmünde ortaklığı olmaksızın sahte bir varakayı bilerek kullanır veya onunla menfaat temin ederse mezkur varaka resmî evraktan ise, 342 ve hususi evraktan ise 345 inci maddelere göre ceza görür.”

Resmî belgenin sahte olarak düzenlemesi seçimlik hareketi, aslında bir resmî belge mevcut değilken mevcutmuş gibi sahte olarak düzenlenmesidir.Burada düzenlemek fiilinden taklit etmek anlamı çıkarılmalıdır.Çünkü resmî belgenin, düzenleyicisi olarak gözüken kişi tarafından değil de, başkası tarafından yeni baştan düzenlenmesi taklittir.Resmî belgenin, gerçeği taklit edilerek (sahte olarak düzenlenerek) işlenen suçun sahtecilik olarak dile getirilebilmesi için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda, kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir.Aldatıcılık özelliği suçun unsurudur.Sahteciliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir.Özel bir incelemeye (profolojik), tabi tutulmadıkça, gerçek olmadığı anlaşılamayan belge sahte belge olarak kabul edilmelidir.[2] Sahteciliğin çok sayıda kişiyi aldatacak nitelikte (nesnel) olmasının belirlenmesi gerekir. Dolayısıyla memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcı yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapması belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz.[3] Belgenin aldatıcılık özelliği bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, mahkemeye aittir. Mahkemece resmî belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür vb. zorunlu öğeleri incelenmeli, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığı saptanmalıdır. Bu yöntemle sonuca ulaşılmazsa, mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmalıdır. Örneğin Adli Tıp Kurumu Fizik Profoloji İhtisas Dairesi, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi suçun oluşumu için yeterlidir.Ayrıca kullanılması gerekmez.[4]

Resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi ise mevcut bir resmî belgenin üzerinde, silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmasıdır.Mevcut resmî belgedeki olay ve irade beyanının içeriğinin değiştirilmesidir.

Bir diğer seçimlik hareket ise sahte resmî belgeyi kullanmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Ancak başkası tarafından düzenlenmiş sahte bir belgenin kullanılmasında, kullanan kişinin bunun sahteliğini bilmesi, sahteciliğin varlığı için gereken genel koşulların bulanması gerekir. Sahteliği bilme cezalandırma şartıdır. Uygulamada fail yönünden, bilme konusunda kuşku bulunması halinde, yada failin bilmediğini kanıtlayamaması durumunda, belgenin sahte olduğunu bildiği kabul edilmektedir.[5] Burada failin belgedeki sahteliği bilmediğini ispat yükümlülüğü kendisine aittir.

İkinci fıkrada,bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi durumu incelenecektir. 5237 sayılı TCK’nin 204. maddesinin ikinci fıkrasında; “Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. 765 sayılı eski TCK’ da ise bu hüküm madde 339 da “bir memur memuriyetini icrada tamamen veya kısmen sahte bir varaka tanzim eder veya hakiki bir varakayı tağyir ve tahrif eyler ve bundan dolayı umumi ve hususi bir mazarat tevellüt edebilirse 3 seneden 10 seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur. Eğer işbu varaka sahteliği ispat edilmedikçe muteber olan evrak kabilinden ise ağır hapis cezası 5 seneden on iki seneye kadar verilir.

Evrakın musaddak suretleri kanunen zail olan asılları makamına kaim olmak lazım geldiği takdirde mezkûr suretler hakkında asılları gibi muamele olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Fıkrada tanımlanan suçun bağımsız bir suç olup olmadığı ile ilgili olarak madde gerekçesinde; “resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır” denilmektedir. Kamu görevlisi tarafından işlenen resmi belgede sahtecilik suçunun 204üncü maddenin birinci fıkrasında düzenlenen sivil kişiler[6] tarafından işlenen resmi belgede sahtecilik suçundan farkı, bu suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olmasıdır[7]. Sivil kişilerden kasıt, daha önce belirdiğimiz gibi 204’üncü maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suç tipinde fail, kamu görevlisi olmayan[8] ve kamu görevlisi olup da görevi gereği resmi belge düzenlemeye yetkisi olmayan[9] kişidir. Düzenlenen sahte resmi belge, kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge değilse, 204’üncü maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suç tipi oluşacaktır.

İnceleme konumuzu oluşturan suç tipi 765 sayılı eski TCK’nin 339’uncu maddesinin yanı sıra 340, 341, 350, 351, 352, 355’inci maddelerinde de yer almaktaydı.

Üçüncü fıkrada, sahtecilik suçunun ağırlaştırıcı nedeni, nitelikli hali düzenlenmiştir[10]. Sahte resmi belge, kanun hükmü gereğince, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde ise, ceza yarı oranında artırılacaktır. Mahkeme zabıtları, ilamları, noterlerce düzenlenen senetler, orman suç tutanakları, seçim tutanakları örnek gösterilebilir.[11] Resmi belgenin nitelikli hali için, kanunlarında bu hususu belirten bir hüküm bulunması zorunludur.

Açıklanması Gereken Bazı Kavramlar

a)Resmî Belge: Resmî belge ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK ‘nin 204’ üncü maddesinin gerekçesinde ; “Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir.Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir.Bu itibarla bir kamu kurumu ile akdedilen sözleşme dolayısıyla özel hükümlerinin uygulanma kabiliyetinin olması halinde dahi, resmî belge vardır.Çünkü sözleşme, kamu kurumu adına kamu görevlisi tarafından imzalanmaktadır” denilmektedir.

Doktrinde bazı yazarlar resmî belgeyi; “bir kamu görevlisi tarafından görevinin gereği olarak ve kanunun öngördüğü usul ve esaslara uygun biçimde düzenlenen yazı” şeklinde tanımlamışlardır[12]. Bazı hukukçulara göre ise resmî belge ; “kamu görevlisi tarafından, görev ve fonksiyonu sebebiyle düzenlenen yazı“ dır[13]. Kimi yazarlar[14] da resmî belgenin söz konusu olabilmesi için iki şart aramışlardır ; bunlardan birincisi, kamu görevlisi tarafından düzenlenmiş olması, ikincisi ise bunun görev gereği tanzim edilmiş olmasıdır.

b) Aldatma Kabiliyeti: Aldatmak, sözlükte ; beklenmedik bir davranışla yanıltmak, karşısındakinin dikkatsizliğinden,ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak,bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek gibi anlamlarda kullanılmaktadır[15]. Sahte olarak düzenlenen belgenin objektif olarak diğer şahısları aldatabilecek yetenekte olması gerekir.Sahtecilik fiillerinde bu unsura yasada açık olarak yer verilmemişse de bu unsurun sahtecilik suçlarının niteliğinde bulunduğu kabul edilmektedir.sahte belge başkalarını aldatabilecek durumda değilse sahtecilik suçu oluşmaz[16]. Bu kavrama yukarıda genel açıklamalar kısmında, madde metnini ve gerekçeyi açıklarken değindiğimiz için burada hatırlatmanın yeterli olduğu kanaatindeyiz.

I- Suçla Korunan Hukukî Yarar

Resmî belgelerde sahtecilik suçu ile korunmak istenen yararın kural olarak “kamu güveni” olduğu kabul edilmesine karşılık bir kısım öğretide bu suçla iki ayrı hukuki yararın korunduğu söylenmektedir.

Bu görüşe göre, kamunun güveni aleyhine işlenen suçlarda korunan hukuki yarar , birden çok hukuki konulu suçlar grubuna dahildir.Bir yandan hukuki ilişkilerde bulunması gereken güven, öte yandan kanıtlama vasıtası olan belgelerin doğruluğunda ve gerçekliğinde garantisini bulan belirli yararlardan ibarettir.Başka bir anlatımla birincisi kamu güveni, ikincisi ise kanıtlayıcı vasıtaların bütünlüğünün koruduğu özel yarara ilişkindir[17].

II- Suçun Fail ve Mağduru
Maddede düzenlenmiş olan suçun faili herkes olabilir.Ancak suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi durumunda 204’ üncü maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suç tipi oluşacaktır.Kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliğini kamu görevlisi olmayan kişinin sahteciliğine göre daha ağır cezalandırmaktadır.Resmî belgede sahtecilik suçunun failinin bir kamu görevlisi veya herhangi bir kişi olması, yalnızca faile verilecek ceza bakımından değil,aynı zamanda suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler bakımından da farklılık göstermektedir.Gerçekten herhangi bir kişi tarafından işlenen resmi belgede fikri sahtecilik cezalandırılmadığı halde,kamu görevlisinin “yazılı yalanı” cezayı gerektirmektedir.[18]
Kamu görevlisi, görevi gereği düzenlemeye yetkili olmadığı resmî bir belge düzenlerse 204 ‘üncü maddenin ikinci fıkrasında yer alan suç değil, sivil kişiler tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçu gerçekleşir.
Sivil kişilerin işlediği resmî belgede sahtecilik suçu kamu güveni aleyhine işlendiğinden suçun mağduru kamudur.
III- Maddi Konu:
Resmî Belge
Suçun konusunu “ resmî belge ” veya 5237 sayılı TCK’ nin 210 ‘uncu maddesinin birinci fıkrası gereği “ resmî belge hükmünde sayılan belge “ oluşturur.Belge deyiminden ne anlaşılması gerektiği ve bunun hangi durumda “ resmî “ sayılacağı konusuna yukarıda değinilmişti.

IV- Suçun Unsurları

A) Maddi Unsur

Maddenin birinci fıkrasındaki suçun maddi unsuru, resmî belgeyi sahte olarak düzenlemek veya gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek veya sahte resmî belgeyi kullanmaktadır.

Hükmün kaleme alınış şekli nedeniyle uygulamada bazı hataların yapılabileceğini söyleyebiliriz.Zira fıkranın birinci cümlesinde “bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen” dendikten sonra ikinci seçimlik hareketi tarif ederken “gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren” ibaresi kullanılarak sanki resmî belgenin düzenlenmiş olmasında “ başkalarını aldatıcı olması” şartının aranmadığı, aldatıcılık yeteneğinin sadece “belgeyi değiştirme” seçimlik hareketinde aranacağı gibi bir sonuç çıkmaktadır. Ancak madde gerekçesine ve kanaatimize göre aldatıcılık vasfı maddedeki tüm suçlarda aranmalıdır.

İkinci fıkradaki suçun maddi unsuru;

- Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenlemek veya
- Gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek veya
- Gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemek ya da
- Sahte resmî belgeyi kullanmaktır.

Her iki fıkranın kendi içindeki seçimlik hareketlerin birinin yapılmasıyla suç oluşur, birden fazlasının yapılması suç tekliğini etkilemez.[19]

Gerek resmî belgede ve gerekse özel belgede sahtecilik suçunda 765 sayılı TCK’den farklı olarak zarar kavramına yer verilmemiştir. Ancak zarar doğurmayan veya en azından böyle bir tehlike yaratmayan sahteciliğin cezalandırılması anlamsızdır.Bu nedenle Yargıtay İçtihatları ile önceden olduğu gibi zarar veya zarar tehlikesini suçun oluşması için araması gerektiği düşüncesindeyiz.[20]

Aldatıcılık vasfıyla ilgili birinci fıkra için yapılan açıklamalar aynen bu fıkra içinde söz konusudur. Ayrıca kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemesi de maddi unsur kapsamındadır.

Maddede geçen belge; hukuki hüküm ifade eden ve bir hakkın doğmasına veya bir olayın kanıtlamasına yarayan yazılar, yazı ise ; bir irade açıklama veya bir beyanın harflerle ifade olunması demektir.

Madde metnine göre yanlış yerde kullanılarak sadece “bir belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi” suçunda aranıp maddedeki diğer icra hareketlerinde aranmayacağı intibaı uyandırılan ancak kanaatimize göre madde kapsamındaki tüm suçlarda aranacak olan aldatma yeteneği (iğfal kabiliyeti)[21] ise; yapılan sahteciliğin ilk bakışta ve herkes tarafından anlaşılabilecek derecede olup olmaması şeklinde izah olunabilir.[22]

Daha önce de belirttiğimiz gibi madde gerekçesinde de; düzenlenen belgedeki sahteciliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte olarak kabul edilmelidir.

B) Manevi Unsur

Bu suç kasten işlenebilir. Fail belgede sahtecilik yaptığını bilmeli ve bunu istemelidir.

765 sayılı TCK ‘de suçun oluşması bakımından umumî ve hususî bir zarar meydana gelmesi aranmaktadır. Buna göre mağdurun rızasının bulunduğu hallerde fail umumî veya hususî bir zarar meydana getirme kastıyla hareket etmediğinden (münhasıran sivil kişilerce işlenen sahtecilik fiillerinde) suçun manevi unsuru gerçekleşmeyecektir.

Yargıtay suçun manevi unsurunun oluşması için failde zarar verme bilinci bulunmasını aramaktadır; “sahtecilik suçlarında; suçun oluşması için suçluda zarar verme bilincinin bulunması ve bunun ispat olunması gerekir.Zarar verme bilinci ise, sahtecilikte başkasının hak ve menfaatine zarar verebileceğinin tahmin edilmesidir. Sanık ve oğlu 485 sayılı Manyas Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi üyesidirler(…). Oğlunun rıza ve muvafakatiyle onun yerine imza ederek gübre ve yağ alan sanığın eyleminde zarar verme bilinci bulunmamaktadır.[23]

Belgede sahtecilik suçunun manevi unsurunun nasıl anlaşılması gerektiği tartışmalı olmakla beraber bazı yazarlara göre bu suçta genel kast yeterlidir.Kastın, suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketlerden birisi yanında, suça konu olan şeyin belge olduğuna yönelik olması da gerekir. Bu yüzden fail, belgenin sahte olduğunu bilmeden kullanmış ise, kasten hareket etmiş olması olmaz.Failin yanılarak suça konu olan yazı, gerçekte belge olmadığı halde, gerçekte belge olmadığı halde, belge olduğunu sanmış ise, tipiklikte tersine yanılma söz konusu olur ve cezalandırılmaz.Failin, belgeyi sahte olarak düzenlemeye hakkı olduğunu düşünmesi kastı etkilemez.

Suç, bir avukatın belgenin sahte olabileceğini düşünmüş olmasına rağmen, mahkemeye delil olarak ibraz etmesi örneğinde olduğu gibi, olası kastla da işlenebilir. Bu durumda ceza indirilir (yeni TCK m.21/2)

Gerek resmî belgede ve gerekse resmî belgeye eşit sayılan belgede işlenen sahtecilik suçunun (yeni TCK. m.204, 210), bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde terör amacıyla işlenmesi “terör suçu” sayılır (TMK m.4/a) ve cezanın ağırlaştırılmasını gerektirir (TMK m.5).[24]

C) Hukuka Aykırılık Unsuru
Resmî belge, sadece kamu görevlisi tarafından düzenlenebileceğinden ve hiçbir kamu görevlisi tarafından düzenlenebileceğinden ve hiçbir kamu görevlisi de ilgilinin sahte belge isteğine dayanarak, böyle bir belge tanzim edemeyeceğinden, bu isteğe (rızaya) dayanarak sahte belge düzenleyen kamu görevlisinin herhangi bir hukuka uygunluk sebebinden yararlanması düşünülemez[25]. Öte yandan bilindiği gibi bu suçla korunmak istenen hukuki yarar, kamunun güvenidir. Kamunun itimadının söz konusu olduğu hallerde mağdurun rıza beyan etmesi, bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemez[26]

V- Suçun Özel Görünüş Şekilleri

A) Teşebbüs

Bu suça teşebbüsün mümkün olup olamayacağı ile ilgili doktrinde farklılıklar karşımıza çıkmaktadır. ARTUK/ GÖKCEN/ YENİDÜNYA’ ya göre sivil kişiler tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçu resmî belgenin düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kullanılması ile tamamlanır.Bu bakımdan icra hareketleri kısımlara bölünebiliyorsa teşebbüs mümkün olur.Bazı yazarlara[27] göre ise yeni kanun düzenlemesine göre; belgede sahtecilik suçlarına teşebbüs mümkün değildir.

Resmî belgede sahtecilik suçu, suçun maddi unsurunu oluşturan dört seçimlik hareketten herhangi birisinin gerçekleştirilmesiyle birlikte tamamlanır.Belgede sahtecilik suçunun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketlerden herhangi birisini doğrudan icraya başlayıp da elinde olmayan nedenler yüzünden suçu tamamlayamaması durumunda fail teşebbüs nedeniyle sorumlu tutulur.Maddi unsuru oluşturan hareketlerle belirli bir yakınlık ve bağlantı içinde bulunan hareketlerin gerçekleştirilmesiyle birlikte,fail teşebbüs alanına girmiş olur ise de belgede sahtecilik suçunda icra başlangıcını belirlemek çoğu zaman mümkün olmadığı için, bu suça teşebbüs ancak istisnaî durumlarda gündeme gelir.

Resmî belgede sahtecilik suçu, belgenin sahte olarak düzenlenmesiyle birlikte tamamlanır ise de; kullanılması ile birlikte sona erer (biter).

Teşebbüs nedeniyle cezada yapılacak indirim bakımından fail tarafından o ana kadar gerçekleştirilen hareketlerin suçun konusu üzerinde meydana getirdiği tehlike göz önünde bulundurulur.[28]

B) İştirak

Bu suçun failinin, kamu görevlisi veya kamu görevlisi dışında bir kişi olması, gerek faile verilecek ceza ve gerekse suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler bakımından farklılık gösterdiği için, bu suça iştirak özellik taşır. Eğer kamu görevlisi olmayan kişi kamu görevlisi tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçuna iştirak etmiş ise her ikisi de kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan (TCK m.204/2) cezalandırılır[29]. Ancak kamu görevlisi olmayan kişi, bu suçun birlikte faili olamaz; duruma göre azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur (TCK m. 40/2).

C) İçtima

Genel olarak belgelerdeki sahtecilik suçları için yeni kanun düzenlemesinde 212 ‘inci maddede özel bir içtima hükmü getirilmiştir. Buna göre sahte belgenin başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı ceza verilecektir.[30]

Böyle bir özel hüküm, 765 sayılı eski TCK ‘da bulunmamaktadır.İnceleme konusu suç, 765 sayılı kanuna göre sahte resmî evrakın tanzimi ile oluştuğundan bu evrakın kullanılması başka bir suça vücut veriyorsa ( örneğin dolandırıcılık 765 sayılı TCK m. 503,504) failin bu suçtan da ayrıca cezalandırılması işin mahiyeti icabı idi. Ancak uygulamada bu konuda tereddütler vardı.

5237 sayılı TCK’nin 212’nci maddesinde; “sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” Denilerek bu konu ceza hukuku biliminin gereklerine uygun bir şekilde açıklığa kavuşturulmuştur. Bu sebeple resmî belgede sahtecilik ile birlikte yeni TCK’nin 235’inci maddesinde yer alan ihaleye fesat karıştırma veya 157’nci düzenlenen dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde fail her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacaktır.

İçtima ile ilgili bir başka hüküm, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda bulunmaktadır. 4926 sayılı kanunun 24’üncü maddesine göre;”bu kanunun suç saydığı fiiller nedeni ile Türk Ceza Kanunu veya ceza öngören diğer kanunlarda yazılı cürümleri işleyenler hakkında içtima kuralı uygulanmaksızın her cürmün cezası ayrı ayrı hükmolunur.”

Yeni TCK’nin 43’üncü maddesinde zincirleme suç düzenlenmiştir. Buna göre bir suç işleme kararı ile aynı fiilin aynı kişiye karşı değişik zamanlarda işlenmesi, cezaları içtimaını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemekte ve kişiye artırılmış tek ceza verilmesiyle yetinilmektedir. Maddenin üçüncü fıkrasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı suçlara (kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma) yer verilmiş, belgede sahtecilik bunların arasında sayılmamıştır.[31]

Zincirleme suça ilişkin hükümlere göre fail bir suç işleme kararı altında aynı kişiye karşı birden çok belgede sahtecilik suçunu işlemiş ise zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanacaktır.[32] Zincirleme suçta zinciri oluşturan suçlardan bazıları tamamlanıp, bazıları teşebbüs halinde kalabilir. Örneğin aynı kişiye karşı bir suç işleme kararı ile işlenen belgede sahtecilik suçlarından ikisinin tamamlanıp birinin teşebbüs aşamasında kalması. Bu hal, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına engel değildir.

VI- Nitelikli Haller

A) Cezanın Ağırlaştırılması Gerektiren Nitelikli Haller

Gerek kamu görevlisi ve gerekse kamu görevlisi olmayan kişiler bakımından suçun konusunu oluşturan belgenin “kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması” bu suçun nitelikli halini oluşturur (5237 sayılı m.204/3).Bu durumda ceza bir bölü iki oranında artırılır.[33] Bunlara örnek olarak ise yukarıda da belirttiğimiz gibi mahkeme zabıtları, ilamları, noterlerce doğrudan düzenlenen senetler, orman suç tutanakları, seçim tutanakları örnek gösterilebilir.
Kaçakçılık Kanunu madde 12 nin birinci fıkrasında ise gümrük idarelerinde işlem görmediği halde işlem görmüş gibi belge veya beyanname düzenleyenler hakkında, belgede sahtecilik suçundan dolayı verilecek ceza bir kat artırılır.

B) Daha Az Cezayı Gerektiren Nitelikli Hal

5237 sayılı kanunun 211’ inci maddesi uyarınca resmî belgede sahtecilik suçunun “bir hukuksal ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla işlenmesi” cezanın indirilmesini gerektirir.Failin bu indirimden yararlanabilmesi için gerçek bir olay veya durumun veya hukuksal ilişkiden kaynaklanan alacağının kanıtlayıcı nedenlerini sağlamak amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Örneğin kat karşılığı devredilen taşınmazın babaları tarafından satın alındığı inancıyla [34]; gecikmeden ve enflasyondan kaynaklanan zararını karşılamak amacıyla iki yüz bin lira olarak düzenlenen senetteki borç miktarını 1.200.000 lira olarak düzelttikten sonra tahsile vermek[35]. Burada önemli olan, failin belge ile ispatlanacak olgunun doğruluğuna inanmış olmasıdır; ispat edilecek olan olayın gerçekten doğru olması aranmaz.

VII- Müeyyide ve Kovuşturma

Bu hususu yukarıda madde fıkralarını tek tek incelerken açıklamıştık, fakat tekrar açıklayacak olursak ; suçun müeyyidesi 204’ üncü maddenin birinci fıkrasına giren haller için, iki yıldan beş yıla kadar hapis, ikinci fıkrasına giren haller için ise ; üç yıldan sekiz yıla kadar hapistir.
Kovuşturulması şikayete veya şahsi davaya tabi değildir. Re’sen takip edilir.

Önemli Açıklama

Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır ( 5237 sayılı kanun m.210/1). Madde, ticari hayatta büyük yer tutan ve basit bir ciro ile veya buna bile gerek görülmeksizin tedavül eden bazı evrakı daha ciddi bir şekilde korumak maksadına yöneliktir. Madde ile, sayılan özel belgede sahtecilik yapılması halinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir.Burada söz konusu olan, sadece resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Sayılan belgelerde sahtecilik yapılması durumunda, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler bütün olarak uygulanır. Kambiyo senedi veya emtiayı temsil eden evrak, imzalı ve boş olarak faile tevdi edilmiş olup da, fail, bunu tevdi maksadından farklı bir şekilde doldurmuşsa, o takdirde açığa atılan imzanın, kötüye kullanılmasına ilişkin yaptırım uygulanacaktır. Çünkü bu durumda, tevdi edilen kağıt, imzalı ve fakat boş olarak verildiği için, henüz belge niteliğini kazanmamıştır.

Maddede, son zamanlarda tahvillerde de sahtecilik fiillerinin geniş ölçüde gerçekleştirilmesi ve bu nedenle güvenliğin çok zarara uğraması nedeni ile “her türlü tahviller” de özel himaye altına alınmıştır; ayrıca el yazılı vasiyetnamelerde gerçekleştirilen sahtecilik dolayısıyla, resmî belgede sahtecilik hükümlerin uygulanacağı açıklanmıştır. Burada söz konusu olan vasiyetname, noter huzurunda yapılmamış olanlardır. Noterin, talep üzerine düzenlediği vasiyetname bir resmî belge olduğundan bu madde kapsamında zikredilmesine gerek yoktur. Burada geçen vasiyetname[36], ölen kişinin meydana getirdiği el yazısı ile yapılmış veya onun beyanı üzerine özel kişilerce saptanmış vasiyetnamelerdir.

[1] ARSLAN Çetin, AZİZAĞAOĞLU Bahattin, Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi, Ankara ,2004, s. 848

[2] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, madde:204 ,madde gerekçesi :”…Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir.Başka bir deyişle sahteliğin beş duyuyla anlaşılabilir olmaması gerekir.Özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmek gerekir...

[3] Ceza Genel Kurulu , 14.10.2003 gün ve 232/250 sayılı karar, 11. CD 1.12.2003 10810/8546, 6.CD 27.12.2004 6506/15039,S.S.K. Tepecik Eğitim Hastanesi başhekimliği’nin suç duyurusunda; sanığın raporu iş yerine verdiği ancak firmanın personel servisi yetkilisinin ve işyeri hekiminin kuşkuları üzerine raporun hastaneye getirtilip incelendiğinin ve sahteliğinin anlaşıldığından söz edilmesi karşısında, işyeri yetkilisi ile hekimi dinlenip neden kuşkulandıkları açıklattırılıp sonuçuna göre aldatma yeteneği bulunup bulunmadığı araştırılmadan yazılı biçimde hüküm kurulması,(6. C.D. 24.3.2003-900-16841).

[4] EROL Haydar , Gerekçeli, Açıklamalı, İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu, Ankara 2005, s.1001

[5] EROL Haydar, s.1002.

[6] ARTUK Mehmet Emin/GÖKCEN Ahmet/YENİDÜNYA A. Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2005, s.357.

[7] “sanığın Ürgüp devlet hastanesinde görevli nöbetçi doktor olduğu ve emniyet görevlilerince bir hazırlık soruşturmasına esas olmak üzere alkol raporu istenmesi üzerine, gerçeğe aykırı rapor düzenlediğinin iddia edilmesi karşısında; eyleminin TCK’nin (339.) maddesinde yazılı resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturabileceği, bu nedenle davaya bakma ve delilleri takdir etmenin Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevine gireceği gözetilmeden, görevsizlik kararı verilmesi yerine duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,(6. C.D. 18.9.2003-15438-5543).

[8] “başkasına ait çocuğu yasal bağıtlı eşinden olmuş gibi bildirimde bulunup nüfus kütüğüne bu şekilde yazılmasını sağlayan sanığın eyleminin sübutu halinde TCK’nin (342/1.) maddesinde yazılı olan suçu oluşturacağı, kanıtları takdir ve tartışmanın da Ağır Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeden duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, (6. C.D. 1.5.2003-12166-2573).

[9] “Sanıklar Ali Çelik, Ahmet Aslan, Kemal Turgay ve Erol Girgin’in suç tarihinde suça konu tutanakları düzenlemekle sorumlu ve görevli olup olmadıkları araştırılmadan TCK’nin (339.) maddesindeki suçtan hüküm kurulması,(6. C.D. 25.2.2004-14289-1807).

[10] “Suça konu bilgisayar kurs sertifikasının Kayseri 4.Noterliğince aslına uygunluğunun onaylanmasında sahteciliğin söz konusu olmaması, sahte düzenlenen belgenin ise TCK ‘nin (342/1.) maddesi kapsamında olan diploma niteliğindeki belgelerden olup bu belgeyi kullanan sanığın resmî işe kabul edilmiş bulunması nedeniyle eylemin anılan yasanın (342/1, 80.) maddelerine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı yasanın (342/2.) maddesi ile hükümlendirilmesi, (6. C.D. 9.3.2004 -23532-2575)

[11] EROL Haydar s.1002.

[12] TEZCAN Durmuş/ ERDEM Mustafa Ruhan/ ÖNOK Murat ,Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku , Ankara 2006 , s.566

[13] ERMAN Sahir, ÖZEK Çetin ,Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu Güvenine Karşı İşlenen Suçlar (TCK 316-368), İstanbul, 1996 , s.373

[14] ARTUK/ ÖKCEN/ YENİDÜNYA s.332

[15] http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk.

[16] GÜNDEL , Ahmet , Açıklamalı-İçtihatlı Zimmet, Sahtecilik, Hırsızlık, Gasp, Dolandırıcılık, Emniyeti Suiistimal Suçları, Ankara, 2002, s.202 ‘ den naklen.

[17] EKİNCİ ,Mustafa / ESEN ,Sinan , Anlatımlı ve Gerekçeli Yeni Türk Ceza Kanununda Yer Alan Hırsızlık,Yağma, Güveni Kötüye Kullanma, Dolandırıcılık, Hileli ve Taksirli İflas, Karşılıksız Yararlanma, Belgelerde Sahtecilik ve Bilişim Alanında Suçlar, Ankara, 2005 s.268

[18] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK , s. 570

[19] ARSLAN/ AZİZAĞAOĞLU , s. 850

[20] TEZCAN/ ERDEM/ ÖNOK , s.571

[21] Yargıtay birçok kararında, sahteciliğin cezalandırılabilmesi için, “iğfal kabiliyeti” ne (kandırma yeteneğine) sahip olması gerektiğini vurgulamıştı ( 6. C.D. 24.9.1986 -5756-8361; 6.C.D. 23.9.1987 – 5065-7931; 6. C.D. 9.11.1994 -7481-10208, öğretide ise bazı yazarlar aldatma gücüne sahip olmamasına rağmen fiilen aldatmış belgeler bakımından, belgede sahtecilik suçuna eksik teşebbüsten söz etmekte idi.Yargıtay da yakın zamanda verdiği bir kararda eksik teşebbüsün varlığından söz etmişti (6. C.D. 23.6.1994- 2074-5652)

[22] ARSLAN/ AZİZAĞAOĞLU , s. 850

[23] CGK ‘nun 16.9.1985 tarih ve 195/463 sayılı kararı

[24] TEZCAN/ ERDEM/ ÖNOK ,s. 575

[25] ERMAN/ ÖZEK ,s.290

[26] ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, s.350

[27] ARSLAN/ AZİZAĞAOĞLU , s.851

[28] TEZCAN/ ERDEM/ ÖNOK , s.575-576 ‘dan naklen

[29] “ilamsız takiplere ilişkin ödeme emrinin borçlusu olan müşteki Cemil ‘ e ödeme emri tebliğ edilmediği halde huzurunda tebliğ edilmiş gibi ilmühaberi düzenlenerek icra takibinin kesinleşmesini sağlayan sanık icra müdürü Mehmet Ali’nin eyleminin TCY ‘nin 339. maddesinde yazılı suçu oluşturduğunun gözetilmemesi, sahte olarak düzenlenen ödeme emri tebliğ ilmühaberini bilerek kullanarak, müştekiye ait kamyonetin alacaklı sıfatıyla haczedilmesini sağlayan sanık Mücahit de suça katıldığı halde, yerinde görülmeyen gerekçeyle beraatine karar verilmesi,” (6. C.D. 21.12.1995 – 13833-13930) http://www.yargitay.gov.tr

[30] ARSLAN/ AZİZAĞAOĞLU ,s.851

[31] ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, s.352.

[32] “TCK’nin 80’inci maddesinin uygulanabilmesi için, aynı suç işleme kararı ile yasanın aynı hükmünün birkaç defa ihlali gerekir. Suçlar arasında, her bağımsız suç için aranılan suç kastının ötesinde, bu kasıtları kapsayan ve genel nitelikte bir suç işleme kararının bulunması zorunludur. Olayda aynı suç işleme kararının varlığından söz edilemez. Çünkü sanık 9.10.1998 düzenleme tarihli ve borçlusu Naim Aykut olan yeni bir senedi sahte olarak düzenlemiştir. Her iki olayın mağdurları farklıdır. Ayrı olay nedeniyle düzenlenmiştir. Suç tarihleri, işleniş biçimi nazara alındığında sanığın eylemi ayrı ayrı suçlar oluşturacağından sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.” CGK. 12.10.1992 6/244-61930. “(…) 47 AR 090 plakalı tankerlerle motorin almak üzere Irak’a giden sanık, yurda girişi sağlamak amacıyla sahte hamule senedi ve manifesto düzenlemiş böylece yurda giriş yapmıştır. Bu hususta herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sanığın sahte olarak iki belge düzenlediği anlaşılmasına ve her iki belgenin yurda girişi sağlamak için gerekli olup değişik mercilerce düzenlenmesi gerektiğini ve sahte belgelerin kısa zaman aralıkları içerisinde düzenlediği anlaşılmasına göre sanığın zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilmelidir.” CGK. 10.4.1993 6/191-221.

[33] Sanıkların muhtarlıkça düzenlenmiş gözüken sahte zilyetlik ilmühaberlerine dayanarak noterden zilyetlik devir sözleşmeleri düzenlettirdiklerinin iddia edilmiş olması karşısında; eylemlerinin sübutu halinde TCK ‘nin (342/2) maddesine uyan suçu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması ,(6. C.D. 18.3.2004 – 24068-3114)

[34] CGK 17.2.1992 6-346/24

[35] CGK 4.6.1990 6-143/167

[36] ALDEMİR , Hüsnü, Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu Yorumu, Ankara, 2005 ,s.560, 561